Sıkça duyduğumuz 2. Abdülhamit’ in şu sözleri akla gelmektedir. “Yemin olsun ki bana yeryüzündeki tüm hazineleri altın olarak sunsanız da Filistin’ in bir karış toprağından vazgeçmem.” Bu cümle Sultan Abdülhamid ve devamlı onu birçok gerekçe ve sebep öne sunarak Filistin’i elde etmek ve yerleşmek için ikna etmeye çalışan Siyonistler ve Sultan Abdülhamit arasında geçen karşılıklı öfke ve mücadeleyi kısaca özetler. Her şeye rağmen bu anlaşmayı reddetti ta ki Osmanlı Devleti ve Siyonistler arasında yapılan anlaşmanın sonucuyla Sultan Abdülhamit tahttan kaldırılıncaya kadar…
Türk tarihçi Mustafa Armağan’ ın Siyonistlerin Sultan 2. Abdülhamid ile savaşı adlı akademik çalışması “Derin Tarih” dergisinde yayınlanmış ve bu konu ile ilgili detaylı bilgi ele alınmıştır.
Armağan Filistin- İsrail davasına ilişkin Yahudi asıllı gazeteci-yazar Arthur Koestler’ in eleştirdiği ve İngiliz hükümetinin de desteklemesinin olumsuz sonuçlarına değindiği ünlü şu sözüne işaret eder. ” Toprağın sahibi olmayanın hak etmeyene verdiği söz…” Burada sözü verip toprağın sahibi olmayan İngiltere; toprak olarak değinilen yer Filistin ve hak etmeyenler ise plan yapıp Filistin’in asıl sahiplerini taciz eden Yahudilerdir.
Armağan İngilizlerin Filistin’ i ihtilal etmesini bugün Türkiye kabul edilen ve meşru olarak Filistin’i siyasi anlamda destekleyerek bu sorumluluğu taşıyan Osmanlı Devleti’nin egemenlik ve bağımsızlığına alenen bir saldırı olarak nitelendirir.
İngiltere bu desteğiyle Filistin’i adeta altın tepside Avrupa’dan Rusya’dan ve diğer ülkelerden gelen Yahudilere sunduğu için politik ve siyasi anlamda devletin ileri gelenlerinin yüz karasıdır. Bunlar salt söylenti olmaktan uzak belgelerle ve delillerle kanıtlanmış tarihsel bağlamı olan gerçeklerdir.
Filistin’in İngiltere tarafından hediye edilmesinin en belirgin diğer deliği Balfour Deklarasyonu’ dur. Balfour Deklarasyonu 2 Kasım 1917 yılında ilan edilmiş ve Yahudilerin Filistin içinde özerk hale getirilmesi hedeflenmiştir.
Aynı zamanda Türk tarihçi Osmanlı Devleti 2. Abdülhamid’ ten itibaren 1918 yılına kadar Filistin’ i korumaya çalışmış ve Yahudilerin oraya göç edip yerleşmesini engellemeye çalıştığı üzerinde durmuştur. Fakat Osmanlı Devleti’nin zayıf kalması ve kendini sözde medeni ilan eden Emperyalist güçlerin de bunu desteklemesi üzerine Filistin korunmakta yetersiz kalmıştır.
Armağan; Balfour Deklarasyonunun İngiltere’nin ve diğer Avrupa devletlerinin
çelişkisini ortaya koymuştur.
Daha sonra İngiltere Yahudileri türlü işkenceler, uzaklaştırma, küçümseme faaliyetlerini 1917 sonunda başlatmıştır.
Balfour Deklarasyonu başlangıçta Yahudilere sevgi ve anlaşma sözleşmesi gibi gözükmüş fakat gerçekte bunlar vuku bulmamıştır. Yahudiler Avrupa’ da kaldıkları süre zarfında haklarına saygı duyulmamış buna ilave olarak sadece genel yaşam haklarından uzaklaştırılmış, öfke ve düşmanlığa maruz bırakılmışlardır.
Armağan Batı’nın siyasetinin ahlak ve örnek alınacak bir durumla asla ilişkilendirilemeyeceği üzerinde durmuştur. Bu durum ise münakaşaya ihtiyaç duymamakta bilakis ayan beyan ortadadır. Yahudi siyonist devletinin asıl hedefi Emperyalist devletlerin himayesi altında kalmak, Ortadoğu’yu ihtilafa ve tefrikalara itmektir.
Ünlü tarihçi aynı zamanda Ortadoğu’da birçok kişinin Osmanlı Devleti’nin siyonistlerle kavgası siyonist hareketinin öncüsü Theodor Herzl tarafından Haziran 1896 da başladığını sanır der. Fakat bununla alakalı tartışmalar vardır. Dönüp baktığımızda araştırmaların Sultan Abdülhamit’in Siyonistlerle ve Siyonistlerin hedefleri ile savaşı 1876 yılında Siyonistlerin planlarını ve hedeflerini anladığı andan itibaren başlamıştır. Bu yüzden Filistinlilerin Yahudiler’ e bir şey satmasını ve almasını yasaklayan bir kanun taslağı hazırlamıştır. Bu kanun 1909 yılında tahtından kaldırılıncaya kadar devam etmiştir.
Sunna Files Free Newsletter - اشترك في جريدتنا المجانية
Stay updated with our latest reports, news, designs, and more by subscribing to our newsletter! Delivered straight to your inbox twice a month, our newsletter keeps you in the loop with the most important updates from our website