Hamd Allâh’adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekanı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muhammed ﷺ O’nun kulu, rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muhammed’e ve diğer peygamberlere olsun.
Mü’min kardeşlerim, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim. Ey Allâh’ın kulları, peygamberin şeriatına tabi olmak, peygamberin getirdikleri şeyler ile amel etmek ve hayırlı amellerde çabuk davranmak ile Allâh’a karşı takvalı olun. Ömür sona ermeden haseneler elde edin ki kıyamet gününde mizanda haseneleri günahlarından daha ağır basan insanlardan olasınız. Allâhu Tebârake ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿فَأَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوازِينُهُ (6) فَهُوَ في عِيشَةٍ راضِيةٍ (7) وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوازِينُهُ (8) فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ (9) ﴾
Manası: “İşte o vakit tartıda amelleri ağır basan kimse. O artık hoşnut bir hayattadır. Fakat kimin de amelleri hafif gelirse. Onun varacağı yer Hâviyeh’dir.” (el-Kâri’ah suresi, 6.-9. ayetler)
İmam Tirmizî, “Sünen”inde Ebû Hureyre’den Rasûlullâh’ın ﷺ şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
إِذَا ماتَ ابْنُ ءادَمَ انْقَطَعَ عَمَلُهُ إِلا مِنْ ثَلاثٍ صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ وعِلْمٍ يُنْتَفَعُ بهِ وَوَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُ اﻫ
Manası: “Ademoğlu ölünce ameli üç şey hariç kesilir: Sadaka-i câriye, faydalanılan ilim ve onun için dua eden sâlih bir evlat.”
Şayet ölen insan, kendisinden faydalanılan ilim geride bırakmışsa bu ilimden öldükten sonra da ölü insan o faydanın sebebi olduğu için sevap kazanır. Şayet ölen insan, bir mescit veya içinde yararlı olan ilim öğretilen medrese veya benzeri şeyler gibi sadaka-i câriye geride bırakmışsa bunların yapımına sebep olduğundan dolayı ölümünden sonra bu gibi amellerden sevap kazanır. Ve şayet ölen insanın salih çocuğu, onun için dua ederse veya Kur’ân okumasının sevabını ona hediye ederse veya benzeri durumlar olursa, ölen insan bundan da sevap kazanır, zira o, evladını edeplendirmesi ve öğretmesi ile onun salih olmasının sebebiydi.
Sunna Files Free Newsletter - اشترك في جريدتنا المجانية
Stay updated with our latest reports, news, designs, and more by subscribing to our newsletter! Delivered straight to your inbox twice a month, our newsletter keeps you in the loop with the most important updates from our website
Rasûlullâh ﷺ, sevap kazandıran amellerin ölüm ile kesildiğinden dolayı ümmetine hayırlı amellerde ölümden önce çabuk davranmalarını tembihlemiştir. Bu zikrettiğimiz hadis-i şerif, bazı insanların ileri sürdükleri gibi vefatından sonra peygamberimizinﷺ kimseye faydası olmadığı veya ona “Yâ Muhammad” veya “Yâ Rasûlallâh” kavleri ile seslenmenin caiz olmadığına dair delil değildir. Hatta onlar, Rasûlullâh’a bu şekilde seslenmenin şirk olduğunu iddia etmektedirler ve kendilerince yukarıda zikrettiğimiz hadisi bunun için delil gösterirler. Hâlbuki o hadis onların zannettikleri gibi görüşlerini destekleyen bir delil değildir. Mealen: “Ademoğlu ölünce ameli üç şey hariç kesilir… ” hadisi, açıkladığımız şekilde şahsın sevap kazandıran amellerin kesildiğini bildirir, yoksa ölünün defnedildikten sonra odun gibi hiçbir şey hissetmediği, işitmediği veya demediği anlamına gelmez.
İbni Mâce ve başkalarının rivayet ettiği üzere Rasûlullâh’ın kabrinde diri olduğu, ümmetinin amelleri kendisine sunulduğu ve bu sunulanlar hayırlı ise bunun için Allâh’a hamt ettiği ve bunlardan başka ise onlar için Allâh’tan mağfiret dilediği sabittir. Keza Rasûlullâh’ın selâma cevap verdiği ve selam veren uzakta olsa dahi selâmın kendisine ulaştığı da sabittir. Geçen haftaki hutbemizde efendimiz Mûsâ’nın aleyhisselâm ümmet-i Muhammed’e ﷺ nasıl faydalı olduğunu zikretmiştik. Efendimiz Mûsâ aleyhisselâm, efendimiz Muhammed’i ﷺ gündüz ve geceleyin farz namazlarının sayısının elliden beşe düşürülmesi için Allâh’a dua etmesine yönlendirmiştir. Bu hâdise, bir ölünün Allâh’ın izni ile ölümünden sonra bile faydalı olabileceğine dair açık bir delildir.
Hastalanıp ilaç aldığınızda şayet şifa bulursanız, şifa Allâh’ın yaratması ile değil midir?! Şifaya sebep olarak ilaca başvurduğunuzda kendiniz hakkında şirk işlediğinizi söylüyormusunuz? Böyle yaptığınızı zannetmiyorum. İnsanın ürettiği ilaç, yarar, zarar, hastalık ve şifanın Yaratıcısının Allâh olduğu kesin bir şekilde bilerek şifaya sebep olarak almak şirk değilse nasıl Rasûlullâh’a bir hacetin giderilmesi için sebep olarak yönelmek şirk oluyor?!
Müslüman kardeşlerim! Sahabeler, Rasûlullâh’ın öğretiminden vefatından sonra kendisinden yardım istemenin caiz olduğunu anladılar. Bunu yapanların arasında Abdullâh bin Ömer radıyallâhu anhumâ ve başkaları yer almaktadır. İmam Buharî “Edebu l-Mufrad” isimli eserinin “Erkeğin bacağı ĥadr hastalığına kapıldığında ne söyler” babında Abdullâh bin Ömer’in bu hastalığa düştüğü, bunun üzerine bir adam kendisine “En çok sevdiğin insanın ismini zikret” dediği ve Abdullâh bin Ömer “Yâ Muhammad” diye seslendiğini rivayet eder. Bin Sunnî’nin rivayetinde Abdullâh bin Ömer: “Yâ Muhammadâh” dedikten sonra kalkıp yine yürüyebildiği geçmektedir. Abdullâh bin Ömer, Rasûlullâh’tan “Yâ Muhammad” lafzı ile yardım istedi ve bu yardım isteme, Müslümanları tekfir etmekte aceleci olan o sapıklara göre peygamber efendimizin vefatından sonra şirktir. Ne yapacak şimdi tekfir etmekte acele eden o insanlar? Görüşlerinden dönecekler mi yoksa peygamber efendimizin mealen salih erkektir diye övdüğü Abdullâh bin Ömer’i şirk ile mi suçlayacaklar?
Buradan sadece “Yâ Rasûlallâh!” diyerek yardım dileyen Müslümanları tekfir eden insanların ne kadar aşırılığa gittikleri anlaşılmaktadır. Onlar Müslümanların tevessül yapmalarını şirk sayıyor ve bundan dolayı Müslümanların kanlarını ve mallarını helal görüyorlar. Ve böylece onlar yeryüzünde Müslümanlar arasında fitneyi yayıyorlar.