Hamd Allâh’adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammedﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.
Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı, Kur’ân-ı Kerîm’in yolundan gitmeyi ve doğru yolda sabit kalmayı tavsiye ederim. Muhakkak ki dünya ve lezzetleri geçicidir ve kazançlı olan, cehennem ateşinden korunan ve cennete girdirilendir. Rabbimiz Allâh, bizlere Kur’ân-ı Kerîm’de, kendimizi ve ehlimizi Cehennem ateşinden korumamızı emrediyor. Allâh-u Teâlâ yüce kitabında şöyle buyuruyor:
﴿يَٰأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ قُواْ أَنفُسَكُم وَأَهلِيكُم نَارا وَقُودُهَا ٱلنَّاسُ وَٱلحِجَارَةُ عَلَيهَا مَلَٰئِكَةٌ غِلَاظ شِدَاد لَّا يَعصُونَ ٱللَّهَ مَا أَمَرَهُم وَيَفعَلُونَ مَا يُؤمَرُونَ﴾
Manası: Ey iman edenler! Kendinizi ve ehlinizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun. Onun başında gayet şiddetli, Allâh’ın kendilerine buyurduklarına asla karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır. (Et-Taḥrîm suresi, 6. ayet)
Bu dünya amel yeridir, ahiret ise hesap yeridir. Ne mutlu ahireti için çalışan ve kendisini ve Kıyamet Günü’nde mesul olduğu kişileri koruyana. Ey kardeşim; sen hayır işlediğinde bunu kendin için yapmaktasın. Ehlini ve çocuklarını korumakla kendini korumuş olursun. Allâh’a, günahkarların günahları ve gayrımüslimlerin küfründen dolayı bir zarar gelmediği gibi, itaat edenlerin taatleri ve mü’minlerin imanından ötürü de bir fayda gelmez. Muhakkak ki Allâh hiçbir şeye muhtaç değildir.
Müslüman kardeşim; eğer sen kendi nefsinle ilgili ve çocuklarınla ilgili Allâh’a karşı takvalı olursan, çocukların senden sonra senin için duada bulunurlar. Bu da peygamber efendimizin şu hadisi kapsamı altındadır:
وَلَدٌ صَالِحٌ يَدْعُو لَهُ
Manası: Onun için dua eden salih bir çocuk. (Muslim, Sahih’inde)
Günümüzde birçok anne ve babaların adeti ise şu şekildedir: Onlar çocuklarının hangi toplumlara katıldıklarını veya ne tür genç gruplara karıştıklarını umursamazlar. Ne umursarlar ne de sorarlar. Hatta çocuklarına hayırlı ameller hakkında sormaları veya onları günahtan uyarmaları akıllarına bile gelmez.
Geçmişte Beyrut müftüsü olan Şeyh Mustafa Necâ (Allâh ona rahmet eylesin) şöyle buyurmuştur: “Henüz buluğa varmamış çocuk fıtrat üzerindedir. Kalbi ise meşguliyetten arınıktır. Çocuğunu ne ile meşgul edersen, o şeyi sağlam bir şekilde kabul eder ve sonrasında kalbinde başka şeyleri kabul etmeye geniş yer kalmaz. Tıpkı bir tas gibi; içerisini bir şeyle doldurursan başka bir şeye yer kalmaz.
Kızını istemeye gelen birisi olduğunda, oraya buraya kimin senin için onun hakkında araştırıp bilgi toplayabileceğini soruyorsun. Yine oğlun gelip, senden falanca kızı onun için istemeyi talep ettiğinde, sen ve eşin, kız hakkında, ahlakı hakkında, annesi, babası ve ailesinin hâli hakkında sormayı geciktirmiyorsunuz. Öyleyse, her birimizin hayli hayli çocuklarının kiminle arkadaşlık kurduğu hususunda ilgilenmesi gerekir. Arkadaşı rezilliğe sapan birisi ise, çocuğun ondan bu rezillikleri kaptığını görürsün. Örneğin kızının arkadaşı dini terbiyeye meyil ediyorsa, bu sıfatların kızına da yansıdığını görürsün. Hiçbirimiz, çocuklarımızın rezil sıfatlara sahip olmalarını ve rezil bir durumda olan grupların bir parçası ve yaşadıkları topluma faydaları olmayan ve alt tabakadan olan kötü insanlardan olmalarını istemeyiz.
Allâh-u Teâlâ bizlere Kur’ân-ı Kerîm’de, kendimizi ve ehlimizi cehennem ateşinden korumamızı emrediyor. O, Azze ve Celle, şöyle buyuruyor:
﴿يَٰأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ قُواْ أَنفُسَكُم وَأَهلِيكُم نَارا﴾
Manası: Ey iman edenler! Kendinizi ve ehlinizi (yakıtı insanlar ve taşlar olan) cehennem ateşinden koruyun. (Et-Taḥrîm suresi, 6. ayet)
Bu Ayet-i Kerîme’yi İmam Ali (Radiyallâhu anhu ve kerrame vecheh) şu sözüyle tefsir etmiştir: Hayrı (din ilmini) öğrenin ve ehlinize öğretin.
Müslüman kardeşim; çocuklarını korumak istersen, onlara kimin din adı altında neleri öğrettiğini araştır ve öğren. Mühim olan, çocuğunun gerçek din ilmini öğrenmesidir. Dolayısıyla mesele sadece çocuğu belirli bir camiye göndermekle bitmiyor, zira dikkat etmeme durumunda çocuğun dava yaptıklarını iddia eden kişilerle tanışır ve onlar çocuğuna yıkıcı fikirlerini aşılayıp onu tehlikelere sürükleyebilirler. Çocuğunun camide kime başvurduğuna dikkat et. Çocuğunun okullarda kime başvurduğuna dikkat et. Çocuğunun derneklerde kime başvurduğunu dikkat et. Çocuğunun spor ve toplumsal faaliyetleri kapsamında kimlere katıldığına dikkat et. Zira bazı faaliyetler tehlikeli girişimleri gizlemektedir. Bu tür işleri yapan insanlar, çocuklarımızı tuzağa düşürmek isteyen kurtlar gibidirler. Hedefleri çocuklarımızı bozmak ve onları, toplumu ve vatanı yıkan kötü şeylere sürüklemektir.
Müslüman kardeşim; Kıyamet Günü’nde, çocukların ile ilgili Allâh’ın sana farz kılmış olduğu şeyler hakkında sorulacaksın. Birçok anne baba çocuklarını, elbiselerini kirletmelerinden dolayı azarlıyorlar. Ancak çocukları Allâh’a, İslam dinine veya Kur’ân-ı Kerîm’e sövdüklerinde, onları azarlamıyorlar.
Sunna Files Free Newsletter - اشترك في جريدتنا المجانية
Stay updated with our latest reports, news, designs, and more by subscribing to our newsletter! Delivered straight to your inbox twice a month, our newsletter keeps you in the loop with the most important updates from our website
Müslüman kardeşim; peygamber efendimiz Muḥammedﷺ şöyle buyurmuştur:
كُلّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ
Manası: Her biriniz çobansınız ve her biriniz sürüsünden sorumludur.
Öyleyse bir bak; Kıyamet Günü için bunun cevabını hazırladın mı, yoksa bu hususta gafil misin?
Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfâr ederim.
İkinci Hutbe
Hamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Ḥanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Aḥmed ve sâlih evliyalardan razı olsun.
Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.
Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.
Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿يا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُـوا رَبَّكُـمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ يَوْمَ تَرَوْنَها تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وتَرَى النَّاسَ سُكارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلكنَّ عَذَابَ اللهِ شَدِيدٌ﴾
El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetleri
Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir!
Dua:
Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.