Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki Efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammed ﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer Peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’e ve diğer Peygamberlere olsun.
Mü’min kardeşlerim! Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Değerli Müslüman kardeşlerim, Allâh-u Teâlâ bizleri oyun ve dünyevi zevkler için değil, O’nu hakkıyla bilip O’na ibadet etmemizi emretmek için yaratmıştır. O, bize rahmet olarak hakka davet eden Peygamberler göndermiştir. Allâh-u Teâlâ yüce Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:
﴿وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّىٰ نَبعَثَ رَسُولا ١٥﴾
El-Isrâ’ suresi, 15. Ayet
Manası: Allâh, Peygamber göndermedikçe azap edecek değildir.
Kim, Peygamberlere iman edip onlara tabi olursa kıyamet gününde kazananlardan olacaktır; kim, Peygamberlere iman etmez ve onların bildirdiği sınırları aşarsa, şüphesiz kıyamette hüsrana uğrayanlardan olacaktır ve cehennemde azap görecektir. Ey Allâh’ın kulları, öyleyse Allâh’a karşı takvalı olunuz ve Allâh’tan korkunuz! Rabbimiz,
Allâh-u Teâlâ yüce Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:
﴿كَانَ ٱلنَّاسُ أُمَّة وَٰحِدَة فَبَعَثَ ٱللَّهُ ٱلنَّبِيِّنَ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ﴾
Sunna Files Free Newsletter - اشترك في جريدتنا المجانية
Stay updated with our latest reports, news, designs, and more by subscribing to our newsletter! Delivered straight to your inbox twice a month, our newsletter keeps you in the loop with the most important updates from our website
El-Bakarah suresi, 213. Ayet
Manası: (Âdem, Şîṡ ve İdrîs Peygamberlerin zamanında) insanların hepsi bir ümmet idi (yani Müslümanlardı). Daha sonra insanlar arasında küfür hâsıl oldu ve Allâh, Peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi.
Allâh, bütün Peygamberleri güzel sıfatlı kılıp onları çirkin söz ve fiillerden korumuştur. Ayrıca Allâh, Peygamberlere iman etmeyi ve onlara tabi olmayı emretmiştir. Bir Peygamberin davetine tanık olup da buna rağmen iman etmeyene cehennemde azap vardır. Allâh-u Teâlâ, doğrusözlü oduklarını kanıtlayan ve bilinmelerini sağlayan mucizeleri Peygamberlere has kılmıştır. Doğrusözlülüğüne bir delil olarak kendisine mucize verilmeyen bir Peygamber yoktur. Mucize ise olağanüstü olup yalnızca Peygamberlik iddiasında bulunan kişide meydana gelen bir husustur. Ayrıca mucize, Peygamberlik iddiasında bulunan şahsı bu iddiasında destekler ve mucizeye benzerî bir şeyle karşılık verilemez. Böylelikle akıllı olan kişi, kendilerinden mucizeler hâsıl olan o Peygamberleri tasdik edip onların Peygamberliğine iman eder. Çünkü Allâh, bir Peygamberine herhangi bir mucizeyi verdiğinde sanki şöyle buyurur: “Bu kulum Benden tebliğ ettiği konularda ve Peygamberlik iddiasında sadıktır.”
Mûsâ Peygambere aleyhisselâm verilen mucizelerden bir tanesi, asasının gerçek bir yılana dönüşüp ona karşı sihir kullanan sihirbazların iplerini yutmuş olmasıdır. Bunu gören o sihirbazlar, firavun ve askerlerinin eziyetlerine rağmen Mûsâ aleyhisselâm’ın Peygamberliğine iman edip Müslüman olmuşlardır. Efendimiz Mûsâ aleyhisselâm’ın asası sayesinde denizin yarılması, Mûsâ Peygamberin ve ona tabi olanların denizden geçmeleri ve ardından denizin Firavun ile ordusunun üzerine kapanıp denizde boğulmaları Rasûlullâh Mûsâ aleyhisselâm’a verilen mucizelerdendir.
Îsâ Peygambere aleyhisselâm verilen mucizelere bir örnek ise, onun duası ve Allâh’ın izniyle bazı ölülerin dirilmesidir. Baras hastalığı olan bir insanın Îsâ Peygamberin duası ile şifa bulması ve ama doğmuş olan bir insanın Îsâ Peygamberin duası ile gözlerinin açılması da yine Îsâ Peygambere aleyhisselâm verilen mucizelere birer örnektir. Bu olağanüstü olaylar Îsâ aleyhisselâm’ın Peygamber ve Rasûl olduğunu tasdikler. En büyük mucizeleri gösteren Peygamber ise Peygamberlerin sonuncusu ve en faziletlisi olan Efendimiz Muḥammed’dir ﷺ. Hatta İmam Şafiî (radiyallâhu anhu) Rasûlullâh ﷺ hakkında şöyle buyurmuştur: “Allâh-u Teâlâ, Rasûlü Muḥammed’e ﷺ ondan önceki Peygamberlere verdiği mucizelerin ya benzerini ya da daha büyüğünü vermiştir.” Şairlerden biri ise şu anlama gelen bir şiir yazdı:
Mûsâ asasıyla bir taşa vurduğunda o taştan su çıktı.
Muḥammed’in ise, su parmaklarının arasından fışkırdı.
Îsâ Peygamberin duasıyla ama olanın gözleri açıldı.
Muḥammed ise yerinden çıkmış gözü yerine iade edip iyileştirdi.
Efendimiz Muḥammed ﷺ kendisine en büyük mucizeler ve en üstün mertebe verilen Peygamberdir. Mucizelerin en büyüğü ise Rasûlullâh’a ﷺ yüce Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmesidir. Kur’ân-ı Kerîm hata ve noksanlık içermeyen bir kitaptır. Kur’ân-ı Kerîm, ayetleriyle hükmedilen, doğruluğu apaçık olan bir kitaptır. Kur’ân-ı Kerîm, kitapların en fasihidir. Arapların, dil bilgisinde en ilerlemiş oldukları, en fasih oldukları zamanda Allâh Rasûlü onlara o yüce kitabın surelerinden birine benzer bir şey çıkaramazlar diye meydan okudu. O araplar dilde çok bilgili olmalarına rağmen aciz kaldıklarını anladılar.
Mü’min kardeşlerim, mucizeler Peygamberlere hastır ve onlardan başkasında hâsıl olmaz. Allâh’ın bazı evliya kullarında hâsıl olan olağanüstü olaylar ise keramet diye adlandırılır. Îsâ Peygamberin annesi Meryem’in, kurumuş bir ağaç kütüğünü salladıktan sonra o ağaçta meyvelerin yetişip Meryem’in kucağına düşmeleri ise kerametlere bir örnektir. Bu ve bu gibi diğer kerametler de kendisine hâsıl olan kişinin Peygambere dosdoğru tabi olduğuna işaret eder. Ayrıca o evliya zatın tabi olduğu Peygamberin Peygamberliğini de tasdikler. Evliyalar ise kendilerinin Peygamber olduklarını asla iddia etmezler.
Allâh’tan bizleri hakta sabit kılıp Peygamberlerine dosdoğru tabi olmamızı ve bizleri kıyamet gününde Peygamberler, sadıklar ve salihlerle (muttakîlerle) haşretmesini ve onlarla cennette beraber olmamızı nasip etmesini niyaz ederiz.
Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.
İkinci Hutbe
Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın Salât ve Selâmı Efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer Peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Ḥanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Aḥmed ve sâlih evliyalardan razı olsun.
Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun Peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.
Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.
Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿يَٰأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُواْ رَبَّكُم إِنَّ زَلزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَيءٌ عَظِيم ١ يَومَ تَرَونَهَا تَذهَلُ كُلُّ مُرضِعَةٍ عَمَّا أَرضَعَت وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَملٍ حَملَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيد ٢﴾
El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetleri
Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir!
Dua:
Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn