- Müslüman Olmak: Bütün Peygamberler Müslümandır. Aralarında Yahudi, Hristiyan veya putperest olan Peygamber yoktur.
- Tebliğ: Resûl olsun Nebî olsun, bütün Peygamberler İslâm’a davet etmekle emrolunmuşlardır.
- Sıdk: Peygamberler vahiy gelmeden önce de sonra da sadık, yani dürüstlerdir. Asla yalan söylemezler.
- Emanet: Peygamberler güvenilirdirler. Kimseye ihanet etmezler ve kimsenin malını haksız olarak yemezler.
- Fetânet: Peygamberler en zeki kişilerdir. Aralarında aklı zayıf, anlayışsız olan bir Peygamber yoktur.
- Cesaret: Bütün Peygamberler cesurlardır. Aralarında korkak olan yoktur.
- İffet: Bütün Peygamberler şerefli ve iffetlidirler. Aralarında zinaya düşen, zinaya niyet dahi eden, bir kimsenin namusuna göz diken veya namahrem olan bir kadına şehvetle bakan bir Peygamber yoktur.
- İsmet: Bütün Peygamberler, Peygamberliklerinden önce de sonra da küfürden, büyük günahlardan ve kıymet düşürücü olan küçük günahlardan korunmuşlardır. Ancak Peygamberler, kıymet düşürücü olmayan küçük günahlara düşebilirler.
Örneğin: Yunus Peygamberin vahyi beklemeden bulunduğu bölgeden ayrılması
Peygamberler, kıymet düşürücü olmayan küçük günaha düştükleri zaman, kendi ümmetleri o günahta onlara tâbi olmadan önce tembih edilirler ve hemen tövbe ederler.
Peygamberler, insanları İslâm’a davetlerinden uzaklaştıracak hallerden de korunmuşlardır. Bundan dolayı Peygamberler, kurtlanma ve cüzzam gibi tiksindirici olan bir hastalığa yakalanmazlar.
Uyarı: Allâh-u Teâlâ Peygamberlerini, onlara vahiy gelmeden önce de sonra da, onlar hakkında imkânsız olan (yalancılık, zina, hıyanet, hırsızlık, rezillik, peltek konuşma, dil sürçmesi, akılsızlık ve korkaklık vb.) sıfatlardan korumuştur.
Buraya kadar zikrettiklerimizden anlaşılıyor ki; bazı insanların, Peygamberler hakkında söyledikleri şeyler, o yüce ve pak Peygamberlere apaçık iftiradır.
Bunlardan bazıları şunlardır:
- Efendimiz Muhammed’e ? iftira atılarak kadın düşkünü olduğu deniliyor.
- Bir başka iftirada Peygamberimiz için şunlar anlatılır: “Peygamberimiz Vedâ Hutbesi’nde ‘Benden alacağı, hakkı olan varsa gelsin alsın’ demiş. Sahabilerden olan Ukkâşe çıkıp ‘Ben varım’ demiş. ‘Bir gün siz savaşta kırbacınızı çekerken yanlışlıkla benim sırtıma değdi ve ben de hakkımı almak istiyorum’ demiş. (Güyâ) Peygamberimiz de ? ona ‘O halde git, evimden kırbacı getir’ demiş. O Sahâbi gitmiş, vâlidemiz Âişe’den kırbacı istemiş ve ne yapacağını da anlatınca validemiz Âişe ağlamaya başlamış ve ‘Vazgeç, O Allâh’ın Resûlüdür’ demiş. Hazreti Ebû Bekir ‘Gel bana vur’ demiş. O sahâbi kabul etmemiş. Hazreti Ömer ‘Bu Peygamber Efendimizdir, ona vurma, gel bana vur’ demiş. Sahâbi kabul etmemiş ve en sonunda Peygamberimizin yanına gelmiş. Peygamber Efendimiz ? sırtını açmış ve ‘Hakkını al’ demiş. Sahâbi de Peygamber Efendimizin sırtını öpmüş ve örtmüş. Sonra da ‘Ben öpmek için böyle davrandım, aslında vurmayacaktım’ demiş.”
Anlatılan bu kıssa doğru değil, bâtıldır. Çünkü kıssanın başında Peygamberimizin ? bilmeden kırbacıyla onun sırtına değdiği anlatılıyor ve Ukkâşe’nin Peygamberimiz üzerinde hakkı olduğu iddia ediliyor. Oysa yanlışlıkla değme olayı gerçek bile olsa, kişi yanlışlıkla yaptığı şeyden kul hakkına girmiş olmaz. Bunun dinimizde yeri yoktur. Bu kıssanın yalan ve iftira olduğunu İmâm İbnu’l Cevzî “El-Mevdûât“ adlı eserinde bildirmektedir.
Yani bu sahâbe hakkını helâl etmemiş olsa, Peygamberimiz ? kul hakkı ile mi ölecekti? Hâşâ! Peygamberler kimseye haksızlık etmezler. Bu gibi şeyler, Peygamberlerin sıfatlarına aykırı ve imkânsız bir durumdur.
Sunna Files Free Newsletter - اشترك في جريدتنا المجانية
Stay updated with our latest reports, news, designs, and more by subscribing to our newsletter! Delivered straight to your inbox twice a month, our newsletter keeps you in the loop with the most important updates from our website
- Eyüp Peygamber ? hakkında anlatılan yanlış kıssalardan birisinde de; vücudunun kurtlandığı ve vücudundan kurtların yere düştüğü, düşen kurdu alıp tekrar vücuduna koyup “Ey mübarek, rızkından ye” dediği iddia edilen kıssadır. Bu iddia uydurmadır; çünkü Allâh, Peygamberleri bu tür tiksindirici, nefret ettirici ve uzaklaştırıcı hastalıklardan korumuştur.
- Dâvûd Peygambere iftira atılarak: “Dâvûd ordu komutanının eşini beğendiği ve onu elde etmek için komutanını savaşın en tehlikeli bölgesine gönderdiği” iddia edilmektedir. Ayrıca “Kapının anahtar deliğinden gizlice o kadının avretine baktığı” iddia ediliyor.
Bunu bir Peygambere atfetmek, İslâm inancıyla bağdaşmaz ve kişiyi riddeye düşürür (îmândan eder).
- İbrâhîm Peygambere iftira atarak diyorlar ki: “İbrâhîm küçük iken Rabbini tanımıyordu; yıldıza, aya ve güneşe tapıyordu. Ayrıca babasıyla putları satıyordu.” Bu, Kur’ân-ı Kerîm’e zıttır; çünkü Kurân-ı Kerîm’deki beş Âyet-i Kerîme’de Rabbimiz, İbrâhîm’in müşriklerden olmadığını, onun Allâh’a îmân eden Müslüman bir kul olduğunu bildirmiştir.
- Mûsâ Peygamber hakkında iftira atılarak, kekeme olduğu ve peltek konuştuğu iddia ediliyor. Bu apaçık bir iftiradır; çünkü Peygamberler en güzel konuşan kişilerdir. Onların asıl vazifesi insanların yanlışlarını düzeltmeye çalışmaktır.
- Bir başka iftirada da diyorlar ki: “Mûsâ namazı yanlış bir şekilde kılan kişiye suyun üzerinde yürüyebildiği için ‘Git nasıl biliyorsan öyle kıl’ dedi.” Oysa Peygamberler asla namazın yanlış kılınmasını onaylamazlar.
- Yusuf Peygambere atılan iftirada ise deniliyor ki: “Züleyha ile zinaya düşmeye niyetlenmişti; hatta elbisesini çıkarıp önüne geçmişti.” (Hâşâ).
Bunu bir Peygambere atfetmek İslâm inancıyla bağdaşmaz ve kişiyi îmândan eder.
- Îsâ Peygambere atılan iftirada da deniliyor ki: “Îsâ Peygamber çarmıha gerildi ve öldürüldü.” Hâlbuki Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de, Îsâ Peygamberin öldürülmediğini ve onun göğe kaldırıldığını bildirmiştir. Dolayısıyla bu inanç da Kur’ân-ı Kerîm’e aykırıdır ve kişiyi îmândan eder.
Rabbimiz bizlere hakkı hak olarak bilip ona tâbi olmayı ve bâtılı bâtıl olarak görüp ondan sakınmayı nasip eylesin. ÂMÎN…